Şehadetinin
7. Sene-i devriyesi vesilesiyle Şamil Basayev’e…
9 Temmuz 2006’da büyük
bir direniş onuruyla gülümsemişti Rabbine Şehid
Şamil Basayev. Doğduğu gibi, tertemiz ve soyluca, can emanetini Sahibine
teslim etme şuurunda olarak yaşam sürmüştü. Cihadın atan kalbi olan Çeçenya ona
ve cihadına şahit olmuştur. Yalnızca Rabbi için yaşamış, mücadele etmiş,
hesaplar yapmış, komutan olmuş, düşmanı geri püskürtmüş ve sonunda, yine
yalnızca Rabbi yolunda canını vermiştir.
Cihadın ve direnmenin
çehresinin her dem diri ve taze olduğu Çeçenya’da doğmuş, Mücahid olarak
yaşamış ve doğduğu toprakları kanıyla sulayıp bereketlendirerek yine Mücahid
olarak şehadet yarışındaki yerini almıştır. Şehadet ki, taliplilerine hareket verir,
bereket katar. Şehadeti alnının çatına yazanları kim durdurabilir ki? Dertleri,
tasaları, gayeleri şehit olmak, şahit kalmak olanların karşısında kim durabilir
ki? Ölüme meydan okuyanlara, yaşamaktan çok ölmeyi sevenlere hangi
dünyevîlikler engel olabilir ki? Ne evlat, ne ana, ne de yâr! Düğüne gider gibi
ölümün üstüne üstüne yürüyenler, büyük bir diriliş için, sonsuz mükâfat için
kanlarını yeryüzüne hediye ederler. Tek bir defa gelecek olan ölümün, sadece
Allah için olmasının dersini verirler tüm inanmış arz ehline.
Şehid Şamil Basayev’in,
yaşamının ve cihadının ilkelerini tek tek ele alıp hepsinin üzerinde dikkatle
durduğu biricik eseri Savaş ve Ahlak
kitabının tanıtımı vesilesiyle onu ve aşkın sevdasını hatırlayalım istedik.
Kitabın başında belirttiğine
göre; şehadetinden 3 yıl evvel, Mart 2003 tarihinde iki hafta gibi müsait bir
zamanı olmuş. Bu zaman zarfında eline bir bilgisayar ve aynı zamanda meşhur
“Simyacı” kitabının da yazarı olan Paulo Coelho’nun “Aydınlık Savaşçıları El
Kitabı” isimli eser geçmiş. Bu kitaptan yola çıkarak Mücahidlere yol haritası
çizmek istemiş. Kitaptaki tüm konuları cihada uyarlamış. Bazı bölümleri çıkarıp
ve bazı bölümlere de eklemeler yaparak (ayet, hadis ve sahabe hayatlarıyla
güçlendirerek) Kur’an’a ve Sünnet’e uygun bir “Mücahidin El Kitabı” meydana
getirmiş şehidimiz. Ve sonra “Savaş ve Ahlak” ismini layık görmüş bu hacmi ufak
ama mahiyeti dağlar boyu, anlamlar deryası çalışmasına.
Hangi konulara değinmemiş ki!
İyiliğe dikkat çekerek
satırlarına başlamış. Eğitimin öneminin altını çizmiş. Tecrübenin esaslığının
vazgeçilmezliğini belirtmiş. Savaşın hile olduğunu, strateji belirlemeksizin
yol alınamayacağını, kusursuzluğa oynanması gerektiğini, taktikler
geliştirmenin olmazsa olmazlığını, sebatkâr yüreklere sahip olmadan yol
alınamayacağını, dertlerin ve sıkıntıların kaçınılmaz olduğunu bir bir ele
alarak işlemiş Şehid Basayev.
Ele aldığı bazı konu
başlıkları şu şekilde: Akıl, Risk, Azim, Karar, Dostluk, Cömertlik, Namaz,
Zafer ve daha içinde pek çok hayatî unsur taşıyan mevzular… Cihadın büyük bir
hayat tarzı olduğunu fark ediyoruz sayfalar arasında ilerlerken. Zira gerçek
hayatı getirir bize cihad. Şanı pek yüce olan aziz ve celil Allah Tebarek ve Teâlâ’nın
rızasını celb edecek bir dünyanın kapısını aralamaktır cihad. Şirkin, zulmün,
küfrün ve tuğyanın yerle yeksan edilme projesinin arzı kaplamasıdır cihad.
Nesillere ve çağlara yapılan şehadet gibi en kutlu çağrının bağrında, tetikte
beklediği muhteşemliktir cihad.
Şehidin, kısa kısa
altmış dokuz başlıktan ibaret olan ve her konu içeriğini mutlaka ayet ve
hadislerle güçlendirdiği bu yüz on iki sayfalık eseri, okuyan herkesi cihadın
tam orta yerine davet ediyor. Zaten cihad kıyıda-köşede olmaklığı değil, bizzat
meydana atılmayı/adımlanmayı gerektirmez miydi? Ve cihad, meydanları ateşe vererek
dünyaları güle çevirmenin adı değil miydi?
Yaşayarak yazmayı ve
yazarken de yaşamayı bizzat soluyan bir kahramandı o. Şehadetinin yedinci
yıldönümünde onu, bu kitabını da gündeme alarak, tekrar anıyoruz ve davasını
selamlıyoruz. Ardında bıraktığı direniş mirasının yanında, bir de pratize
edilmesi gereken teorik bilgileri bir kitapta toplayıp sunması, onun ne kadar
büyük ufuk sahibi bir dava adamı olduğunu bize hatırlatıyor. Davasını
sürdürecek, mirasını yürütecek olan halefleri için hayatî stratejiler olma
özelliği taşıyan, istikametten sapmamaları için yol haritası hükmünde olan bu
el risalesivarî kitap, aynı zamanda tarihe verilmiş yaman bir cevaptır da.
Mücahidlerin müçtehid olmaları gerektiğinin de altı çizilmiş oluyor böylece. Yürüyeceği
yolun düzlüğünü, engebesini, virajını, taşını, toprağını, ayazını, karını iyi
tanıyıp ona göre vaziyet kuşanmanın olmazsa olmazlığı bildiriliyor. Ve cihadın
edebiyatının da bizzat mücahid komutanlar tarafından yapılmasının ahlakîliğine
şahit tutuluyoruz bu eser aracılığıyla. Edebiyatı yapılacaksa eğer, ki
yapılmalıdır da, işte buna en çok hak sahibi olanlar, cihadı alnının çatına
yazanlardır. Bilmeyenler, görmeyenler, hissetmeyenler, yaşamayanlar neyi, nasıl
ve ne şekilde yazabilirler ki? Bu bir masal değil ki, eline kalem alanlar
istediğini istediği şekilde döktürsün! Bu bir hakikattir, hakikatin tâ
kendisidir. Yaşanır ve ancak yaşayanlar hakkıyla anlatır/yansıtır.
Önderlerinden nicelerini
şehadetle taclandıran Çeçenya direnişinin izzetli evlatları, verdikleri
şehidlere değil de; ümmetin boşvermişliğine, unutmuşluğuna ve kaygısızlığına
içerlenirlermiş duyduk ki! Unutma ve unutulmanın insan yüreğinde açtığı yaranın
başka yaralarla ölçülemez derinlikte olduğu, yaşayanlar tarafından gayet iyi
bilinir. Lakin buradaki unutuş, kardeş ve ümmet konulu bir gerçeklik
olmasındandır ki, acısı pek çetindir.
Müslümanlar, zalimlere
ve ekine-nesle kast edenlere karşı duran savaşçı yiğit kardeşlerini unutma
lüksüne sahip olmasalar gerek. Bunu kendilerine yakıştırma bahtsızlığına
düşmeseler gerek. Yürüyenlerin ve koşanların durumunun, her zaman için
oturanlardan ve uzananlardan daima hayırlı ve üstün olduğunu, zihinlerinin
başköşesinden kovmuş olmasalar gerek.
Bir Şehadet
öğretmeninin özünden damıttığı sözleriyle muhatap olmanın güzelliği, tariflere
gelmez nitelikte. Selam olsun şehide ve şehadete. Selam olsun şehid Şamil
Basayev’e.
İyi ki varsın Şehadet.
Olmasaydın eğer, nasıl aklanırdı ki onurumuz?