29 Ağustos 2009 Cumartesi

SONA SON KALA’YA DAİR


Yıllar yılı Mehmed Alagaş ağabeyin kitaplarını severek ve takdir ederek okuyan bir okur olarak haddimizi zorlayarak son eseriyle ilgili birkaç değinide bulunalım dedik. Haklar helal edile.

— Kitap büyük bir gerçeği gündem edinerek okuyucularıyla buluşmuş; Kıyamet.
Kıyamet saatinin çok ama çok yaklaştığı, ayetlerden yola çıkılarak üstüne basıla basıla haykırılıyor. Bugünün bebelerinin, yarının dedeleri olamayacağını düşünüyor yazar. Bin dörtyüz yıl evvel Rasulullah(s.a.v.)’ta çok yakın olduğunu söylüyordu.

— Özellikle Filistin’deki Müslümanların en son çare olarak başvurdukları istişhad eylemleri kınanıyor ve o insanların kâfirleri Allahla değil de kendileriyle korkuttukları söyleniyor. Acaba o Müslümanların düçar oldukları halde olduk mu hiç? Onların psikolojilerini yaşayabildik mi? Ben şahsen, onların Allaha sonsuz güven duyduklarını ve kendilerini feda etmelerini yine Allaha gitme olarak gördüklerini düşünüyorum.

— Yazar, Kuran’a hak sorular sorulursa, hak cevaplar alınır diyor ve bunu temellendiren birçok soru öneriyor okuyucuya. Kanaatim odur ki, yazar, evvela Kitabullah’ta aradığı cevapları bulmuş ve soruları daha sonra oluşturmuş. Cevabı çıkmışsa, soruları sormak ve oluşturmak zaten kolaydır.

— Yazar, bütün fikriyatını ayetlerle örüyor, hadislere hiç başvurmuyor. Kitapta yoğun bir fikir fırtınası var. (Şahsım adına söylemem gerekirse, beni epey yordu. Bu demek değildir ki, yazarı ilk kez okuyorum; hayır okumadığım eseri nadirdir. Ama bu son eser, fikri, zihni ve zikri planda beni, tabiri caizse, allak bullak etti.) Düşünceleri ayetlerle örmek ve tüm meselelere Kuran penceresinden bakmak elbetteki çok güzel; buna diyecek söz yok. Lakin yine uygunsa tabirimiz, Rasulullah(s.a.v.)’a hiç söz hakkı verilmemiş. Rivayetlere itibar etmeyen yazar, kanımca Rasulümüzün sözlerinin kapısını çalmalıydı. Yani bu kadar önemi haiz, hayati bir mevzu dile getirilecek, üzerinde düşünülüp tefekkür edilecek; ama Allahın Rasulüne hiç sorulmayacak, “ne dersiniz bu konuda” diye? Biricik önderimiz ve öğretimiz olan Rasulullah(s.a.v.) bu konuyla ilgili hiç mi bir şey söylememiş ümmetine? Bu konuyu es mi geçmiş? Hiç mi konuşmamış? Ondan bindörtyüz küsür yıl sonra gelen muhterem Mehmed Alagaş düşünmüş, taşınmış, tefekkür etmiş, dert edinmiş, 20 yıla yakındır Kuran çalışmaları yapmış… vs… da, Allahın Rasulü yapmamış mı bunları?

Daha söyleyecek sözlerim var aslında ama şimdilik bunlarla yetineyim istiyorum. Hafsalamı en üst raddeye kadar zorlayan bu eser için, Alagaş ağabeye şükranlarımı sunuyorum. Rabbim ilminizi artırsın. Selametle kalmanızı diler, Hakka emanet eylerim sizleri…