30 Ağustos 2010 Pazartesi

2012 VE İKİ DENİZ ARASI’NA DAİR

2012 ve İki Deniz Arası isimli yeni eseriyle tekrar okuyucularının dikkatlerini cezp etmeye niyetli olan Mehmed Alagaş, yoğun okumaları ve tefekkürleri sonucu Kur’an-ı Kerim üzerinde yakaladığı önemli hakikatleri paylaşma niyetindedir. Yalnızca ayetlerden yola çıkarak olayları ve hakikatleri çözümlemeye ve sorularına cevap bulmaya çalışan yazarımız, kendisine kulak verilmesi gerektiğini yer yer ifade etmektedir. Kitabın daha ilk sayfalarında, önsözünde, artık yaşlanmış olduğunu ve bundan sonra yaşadığı süre için, ‘geldiği yerden ziyade gideceği yeri önemsediğini ve yalnızca Allah’ı dikkate aldığını’ sözlerini kullanmaktadır.

Alagaş, son eserleriyle birlikte, bu eserinde de hakkıyla anlaşılamadığının altını çiziyor. Aziz Kur’an’a farkındalık ile yaklaşıldığında ve bu yaklaşım sonucunda herkesin görmediği ve anlamadığı bazı ayetleri/gerçekleri anlamaya başlanılacağını belirtiyor. Bu anlamaya çalışılan hakikatlerin başkalarına aktarılma sırasında, kişinin üzücü mahiyette anlaşılamama engeliyle karşılaşılacağını ve ‘ayetleri anlamak mı, yoksa anlatmak mı zor?’ diye bir soruyla karşılaşıldığında, ‘Anlatmak zormuş’ cevabının verileceğini söylüyor.

Dört kitap olarak yayınladığı Beklenen Müslümanlara Yaratılış ve İnsanlık Tarihi isimli eseriyle iki yıl evvel çıkan Son’a Son Kala eserinin, yarınlarda daha iyi anlaşılacağından dem vurmakta idi. Şimdi bu taze eserinde de aynı vurguyu yapmaktadır yazar. Hatta bir önceki eseri olan Son’a Son Kala için yazarın kendisine eleştirel bir yazı gönderdiğimde; “Bizi çok az kişi anlıyor. Anlayanlar da yanlış anlıyor.” demişler! “Demişler!” diyorum; çünkü şahsıyla görüşemediğimizden, yayıneviyle irtibat kuruyoruz ve yazımı da yayınevindeki arkadaşlar kanalıyla ulaştırmıştım. Tabi bu durumda okuyucu, ister istemez, kendine bir çeki-düzen verme ihtiyacı hissediyor. Neden ve neyi anlamıyorum? diye bir soru yönelterek geçiyor kitapların başına. Nitekim biz de öyle yaptık.

Tavsiyelerin bol ve tartışmaya açık çokça konunun olduğunu kitap sayfalarında ilerlemeye başlanıldığını fark edilecektir. Kimi yerde, “yok canım, olur mu öyle şey”, kimi yerde, “bunu da nereden çıkarıyor yazar”, kimi yerde, “şu ayete bir de ben bakayım”, kimi yerde, “haklı olabilir yazar” ve kitabın sonralarına yaklaştığınız kimi yerde de, “galiba, kitabı baştan sona bir daha dikkatlice okumalıyım” dedirtecektir size.

2012 haberi Ayet mi, Kehanet mi?

Zülkarneyn Aleyhisselam’ın seyahatleri.

Zülkarneyn Aleyhisselam’ın Yecüc ve Mecüc’e sed yapması.

Zülkarneyn Aleyhisselam kimdir?

Süleyman Aleyhisselam ve Sebe kavmi.

Süleyman Aleyhisselam Amerika’ya gitti mi?

Havuz büyüklüğündeki çanaklar.

Vakit geldi mi?

Kur’an’da Ayet ve Mucize Gerçeği.

İki deniz arası.

Musa Aleyhisselam ve denizin ikiye yarılması.

İki deniz arası nedir ve neresidir?

Musa aleyhisselam ve Salih Kul kıssası.

İki deniz arasında buluşma.

Bu konu başlıklarından müteşekkil olan çalışma, yoğunluklu fikir atmosferi yaşatmaktadır okuyucusuna.

Mehmed Alagaş, sonuç bölümünde yaklaşık otuz yıldır taşımış olduğu anlayış çizgisini şu cümleleriyle okuyucusuna beyan etmektedir: “Yaşadığımız coğrafyada bile İslam devletini önceleyen çalışmalara girmeyen bizlerin ‘Dünya yakın zamanda İslam’ın hâkimiyetine doğru gidiyor’ demesi, bizleri yakından takip eden bütün çevrelere şaşırtıcı gelebilir. Çünkü bizleri tanıyan herkesin bildiği gibi, yaklaşık otuz yıldır insanın kurtuluşunu önemseyen, ‘Dünya insanlarının ve dünya müstekbirlerinin karşısına silahla değil, kitapla çıkmamız gerekir’ diyerek, silahlı mücadeleyi reddeden bir yaklaşımla insanları sadece tevhide ve Allah’a kulluğa davet eden, bu açık davetimizi kabul eden gayrimüslim erkeklerin İslam’a girebilmeleri için sünnet olmalarını şart koşmayan ve dinde zorlamayı kabul etmeyen bir anlayışla her insanın (uhrevi akıbetine katlanmak şartıyla) bir tercih hakkı olduğun kabul eden, fetvasını kimin ve hangi ayetlerden hareketle verdiği bilmediğimiz intihar saldırılarını([1]) ayetlere dayalı bir anlayışla kesinlikle kabul etmeyen, politik çalışmalardan olduğu gibi resmi din anlayışından ve din adına oluşturulan bütün fırkalardan uzak bir çizgide bulunmaktayız.”

2012 yılına ayak basılmasıyla birlikte kıyamet çağına girildiği, Zülkarneyn Aleyhisselam olarak bilinen şahsın esasen Süleyman Aleyhisselam’ın tâ kendisinin olduğu, Zülkarneyn Aleyhisselam’ın Rabbimizin inayetiyle hızlı zaman yolculuklarıyla çok sayıdaki seyahatlerinin bulunduğu, kıyamet vaktinin çok ama çok yakınlaştığı, Musa Aleyhisselam tarafından ikiye ayrılan Kızıldeniz’in ayrılma noktasının hala bulun(a)madığı, bu iki deniz arasının çok yakın zaman içinde bulunacağı, yine, bize yıllardır Firavun’un cesedi olarak resmedilen şeyin apaçık bir yalan/kandırmaca olduğu ve Firavunun asıl cesedinin bu iki deniz arasında bulunduğu, iki deniz arasının bulunması sonucu Firavun cesedine de ulaşılacağı… gibi gerçeklerin konu edinildiği bir eser olan 2012 ve İki Deniz Arası isimli bu kitap, dikkatlice okunulması ve üzerinde düşünülüp yazarının ne demek ve nereye gelmek istediğinin çözümlenmesi gereken bir çalışmadır.

Eleştirel bir gözle okunmasını ve yazarın ayetlerden yola çıkarak vardığı sonuçların gözden geçirilmesini hassaten tavsiye ediyorum. Bu eser okunduktan sonra, yazarın ara ara atıflarda bulunduğu gibi, Son’a Son Kala’nın da okunmasını faydalı olacağını kanaatini taşıyorum.

Mehmed Alagaş, son 5-6 yıldır tanınan ve bilinen eserlerinin çok dışında eserler yazıyor. Kendisinin ve geldiği düşünce yapısının sorgulanmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Son eserlerinin hemen hemen hepsinde yalnızca ayet-i kerimelerden yola çıkması ve hadis-i şerifleri ‘doğruluğu meçhul rivayetler’ olarak tavsif ederek dikkate/kaale almaması düşündürücü ve üzücü bir durum.

Okumak, anlamak ve tartışıp doğruya varmak duasıyla…

[1] Bizlerin şehadet eylemi diye adlandırdığımız olayı kastediyor burada Alagaş. (F.P.)