10 Ocak 2010 Pazar

OKURSAM OKURUM!


Dünyaya gözlerimizi okumayla açtıran Rabbimiz Allah’a (c.c) hamd-u senalar olsun. Okumalarımızı nitelendiren ve anlamlandıran bir hayatla bizlere numune-i imtisal olan Allah’ın Rasulüne (s.a.v.) salât-u selamlar olsun.

Geliştiren, değiştiren ve dönüştüren bir okuma süreci içerisinde olmayan/olamayan okuyucular, vakit kaybetmekten öteye geçmeyen eylemlerin sahibidirler. Neyi ve ne için okuduğunu bilmeyen, fark edemeyen okuyucular ‘havanda su dövme’ yolundadırlar. Bilinçsiz eylemlerin, failine fazla bir şey katmayacağı malumdur. Delilerin bazı zamanlar çok güzel, çok önemli ve çok doğru söylemlerde bulunduklarına şahid oluruz. Lakin bu söylemleri, kendilerini bağlayıcı bir öze malik değildir. Yani ne söylerse söylesin, deli yine delidir. Bir başka misal verecek olursak; bozuk bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterir. Göstermesine gösterir, ama bir anlam ifade etmez, vakti merak edenin yarasına merhem olmaz.

‘Rabb Bilinci’yle süreklilik arz eden okumalarımız, bize muvaffakiyet yollarını açacaktır. Hayata mebni okuyuşlar yükleniriz biz. Kimilerinin dediği gibi: “Kitap Kurtları” değiliz biz. Kim ne kadar okudu? Kim ne kadar hızlı ve çok okudu? derdini taşımayız. “Ne okudum!” ve “Ne için okudum!” sorgulamasıyla muhasib okuyuşlar sergileriz. Rabbimizin, bizlere büyük bir nimet olarak bahşettiği kıymetli zamanlarımızı vererek okuduğumuz bütün cümlelerden sorumlu olduğumuzun hikmetiyle okuruz. Yaşam yollarımızda, toprağımıza maya olsun için okuruz. Varlığımızın amacına uygun ve Hakkın rızasını kazanma adına okuruz. Yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız hareket ve davranışlarımızın cümlesinden hesaba tutulacağımızın derin şuurunu taşıdığımızdandır ki; hareket ve davranışlarımıza okumalarımızla yön çizeriz, anlam katarız. Yani hayatımız/ömrümüz, okuduklarımızla mana bulur. Edip-eylediklerimizin hepsi okuyuş sürecimizin bakiyesidir.

Hakikat şudur ki, kendimizi/benliğimizi okumadan, anlamadan, tartmadan başka okumaların fazlaca esprisi olmayacaktır üzerimizde. Okuyan da okunan da, biz olmalıyız. “Kendi olamamış” bir insan, haricindekilere kulaç açamaz. Kimliğini kemale erdirememiş olanlar, hamal nev’indendir.

Bir önceki yazı çalışmamızda yaptığımız gibi, burada da başlığımıza bir şerh düşelim: “Okursam Okurum” ne demek? Yine birden fazla mana verebiliriz, diyoruz; okuma olgusunu kendisine bir görev olarak addedenlerin okuma hali, bir. Okumayı pek tercih etmemek, ama “başına geçtiğimde en âlâsını okurum” diyenlerin hali, iki. Okumakla kendini ifade edenlerin, okumakla hayat bulanların ve hayata yön verenlerin hali, üç. Biz bu mezkûr ahval içerisinden yine üçüncüye talibiz. Ondan ötürü, “Okursam Okurum” diyoruz.

Okumayı, hayatlarının olmazsa olmazı, yaşamlarının en önemli parçası olarak kabul edenler, öncü ve önder olma hakkına sahiptirler. Zira okudukça gelişirler, okudukça değişirler ve okudukça dönüşürler. Durağan değildirler; etkendirler. Hayata ve insanlara müdahildirler. Değiştirmeye taliptirler. Arşın ve arzın; ve her ikisinin arasındakilerin Rabbi olan Allah (Azze ve Celle), Elçilerini ve Kitaplarını değişim için göndermiştir. Ne vakit bir uyarıcı, bir elçi, bir kitap gelmiş; o dem, değişim sinyalleri sarmıştır dört bir yanını dünyanın! Değişerek gelişen ve ‘kendi’ olan “okuyuş erleri”, Sevdaların en Soylusunu ilmek ilmek dokurlar zihinlere ve yüreklere! Kutlu inkılâbın ihbarını yayarlar yeryüzüne!

Nitelikli ve diriltici okumalarımızdan uzak düştük düşeli, Sevdamızın kolu-kanadı kalkmaz oldu. Kardeşliğimizin üzerine kara bulutlar çöker oldu…

Son nefesimize kadar okuyacağız ve okutacağız. Okuyan bir ümmet olacağız. Okudukça değişeceğimizi, değiştireceğimizi haykıracağız. Rabbimiz bu temennimizi bizlerden kabul görsün ve yollarımızı açsın inşaAllah! Âmin…


Not: www.muttaki.com da yayınlandı.