27 Şubat 2011 Pazar

ELBETTE HER ZORLUĞUN YANINDA BİR KOLAYLIK VARDIR.


İmtihan için gönderildiğimiz şu dünya hayatında, öyle zorlu ve çetin sınavlardan geçeriz ki; hatta bazen kaldıramayacağımızı düşündüğümüz vakitler bile olmuştur bu sınavları. Kulları için, asla kötülüğü ve zulmü istemeyen/var etmeyen Rabbimiz, bizlere, bu imtihanlar içinden tertemiz bir şekilde sıyrılabilmenin yollarını açmıştır.

Kullara/insanlara açılan en büyük yolun, yegâne yaratıcı, rızıklandırıcı, hükümler koyup nizam verici olan Allah Tealaya dayanmak olduğu kanaatini taşıyorum. Neye yaklaşılır, neye dayanılırsa ondan/oradan güç alınır ve ondan/oradan hayat bulunur. İnsanı, ayakta, diri ve zinde tutucu en mühim etken onun maneviyatı, içi ve hissiyatıdır. Bu unsurları ne ile, neler ile doldurduğu ve doyurduğu büyük önem arz eder.

Kişiler, kazandıkları mallarıyla, sahip oldukları dünyalıklarıyla, kariyerleriyle ve gelip geçici vesair şeylerle zihinlerini, gönüllerini ve bütün hücrelerini kuşatıp nevi şahsına münhasır bir hayat kurduklarında; duçar kaldıkları sıkıntı ve belalar karşısında, bu mevcut dayanaklarıyla def etmenin hal çaresini bulma yoluna giderler. Dünyadayken, belki, bir nebze de olsa, başarı elde ederler veya ettiklerini sanırlar. Güvenç kaynağı ne ise, muvaffakiyet derecesi de ona bağlıdır kişinin/kişilerin.

Rabbine, Varlık Sahibine dayanma ve güvenme şuuruna vakıf olabilmiş şerefli ve bahtiyar kullar ise; kendilerine/dünyalıklarına zerrece değer biçmezler. Onları asla ve asla övünç ve kıymet sebebi bilmezler. Bildikleri tek şey, Allah Tealayı yegâne dayanak, yegâne sığınak, yegâne barınak ve yegâne korunak olarak bilmektir, kabul etmektir, tanımaktır ve anlamaktır. Yalnızca bilmek değil, kuvvetlice iman etmektir. Sarsılmaz bir inanç bağlamaktır.

Rahat ve huzurumuzun derecesi âlemlerin Rabbi olan Allah (cc)’a ne kadar yakın olduğumuzda yatar. Zorlukların pençesinde çırpınırken, isyan edip şeytanın yareni olmak da insanın elindedir, sabredip acziyetinden ve daralmışlığından genişliğin Rabbine sağınmak da. Bu, o kadar kolay değildir. Kişinin düşünce dünyası ve kalbi ne ile meşgulse, ne ile dolmuşsa; ona yol bulduracak olan da onlardır. Her fırsatta insanın ayağını kaydırıp dünyasını karartmanın hesaplarıyla ömür tüketen ve gün sayan şeytan aleyhillane, insanları kolay kolay başıboş bırakmaz ve bırakmıyor da nitekim. Bulduğu en ufak bir boşlukta hemencecik hünerini gösterir. Zira izin almıştır Rabbinden yoldaşlarını çoğaltmak için; Hakk olan yolun üzerinde durup batılı temsil etmek için; gayretkeş olmuştur cehennem alevinde yalnız kalmamak için…

Bütün zorluk cenderelerinden kolaylık ve rahatlık iklimine doğru yol almanın esprisi, sonsuz kudret sahibi, şanı pek yüce, kendisine sığınanları ve yalvaranları asla geri çevirmeyen Allah (Azze ve Celle)’a yaklaşmaktır, yanaşmaktır, Ona doğru uzanan ulvi ve şanlı bir yol tutmaktır. Aynı zorluklara maruz kalan iki insan düşünürsek: Biri isyan çukurlarında batıp dururken, diğeri dua ve sabır deryasına kulaç açmanın lezzetini tadarak Rabbinden yardım ummaktadır. Çünkü o bilir ki, Rabbi onu yalnız bırakmaz, muhakkak bir yola açar kendisine.

İşte, kolaylık budur.

Kolaylık; kendini Rabbinde bulmaktır.

Kolaylık; acziyetini bilip yüce kudret karşısında itminanle boyun eğmektir.

Kolaylık; zorluklar, dağlar gibi görünse de, Rabb karşısında tuz-buz olacağına inanmaktır.

Kolaylık; şer gibi gözüken şeylerde, hayır olabileceğini ummaktır.

Kolaylık; güçlüklerden kaçmak değil, Allah Tealanın desteğini alarak çetinliklerin üstüne üstüne yürümektir metince.

Ve kolaylık; sabırdır, dirençtir, metanettir.