5 Aralık 2009 Cumartesi

YAZARSAM YAZARIM!


Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a(c.c), salât ve selam, önderimiz Rasulullah’a(s.av) ve yine selamların en güzeli, cümle ‘kaygı ehli’ kardeşlerimizin üzerine olsun.

Yazmak… Yüreğin ve zihnin devingen sancılarını, kardeş yüreklere ve zihinlere sunmanın sorumluluğu olsa gerek, yazmak. Sorumluluklarımızı, değerlerimizi ve anlamlarımızı satırlar arasına işlerken ince ince, bir ulvi kaygının muhabbetini taşıdığımızı resmederiz karşımızdakilere. Salt yazmak değildir gaye, hayata ve insana mebnî sevdaları kuşanmayı doğurur yazma eylemi. Evet, eylem diyoruz; çünkü, ucu yaşamın merkezine varmayan hiçbir sözler kümesi, Hakk katında bir değer ifade etmez, Allahu alem. Zira ‘kopması mümkün olmayan bir bağ’ temsiliyle sıkıca tutunma azminde olduğumuz aziz İslam, hayat dinidir, eylem dinidir. Elbette ki, sözlerin de değeri vardır ve yeri apayrıdır. Sözün bittiği nokta, eylemin baş gösterdiğini işaret etmelidir.

Okumadan yazmak olmaz. İnsan, evvela okumayı öğrendi Rabbinden. Zaten ilk emir de, “- Oku.” idi. Okudu insan… Kendini okudu, kâinatı okudu, varlığı okudu, Rabbini okudu. Ve dokudu insan… Aşkı, sevdayı, insan olmayı, özne olmayı, kul olmayı, ümmet olmayı, var olmayı, yâr olmayı dokudu insan; arşın arşın tohum bekleyen eşref-i mahlukât toprağına. Okudu ve dokudu…

Yazmanın anası, okumak olduğuna göre, evladı annesiz düşünmek/düşürmek ve onları tasvire çalışmak olmaz. Okumak ile yazmayı bir kâğıt üzerine konulmuş bardak misaliyle açıklamak gerekirse; bardak, zihnimiz ve yüreğimiz olsun. Onu, hakkıyla ve gereğince doldurmaya çalıştığımız vakit, bir noktadan itibaren taşıvereceğini görürüz. Kabına sığmayan zihin-yürek bileşkesi, yatağına doğru hızla yol alan ırmaklar varî, kâğıtların üzerindeki sahibini bekleyen satırlarda yerlerini alırlar. Bu kaçınılmazdır ve sürpriz bir gelişme değildir. Tamamen doğal ve samimi bir okuyuşun izdüşümüdür.

Sözümüzün burasında, “Yazarsam Yazarım” diye belirlediğimiz başlığımıza bir şerh düşelim istiyoruz. Merak edeniniz olmuştur, “Yazarsam Yazarım” ne demek? Birden fazla mana verebiliriz; yazma olgusunu kendisine bir görev olarak addedenlerin yazma hali, bir. Yazı yazmayı pek tercih etmeyen, ama “başına geçtiğimde en âlâsını yazarım” diyenlerin hali, iki. Yazmakla kendini ifade edenlerin, yazmakla hayat bulanların ve hayata yön verenlerin hali, üç. Biz bu mezkûr ahval içerisinden üçüncüye talibiz. Ondan ötürü, “Yazarsam Yazarım” diyoruz. Bu kısa ve öz başlık açılımıyla yazımıza son noktaları koymaya çalışalım.

Müslüman bireyler olarak, sorumluluklarımızı ve olmazsa olmazlarımızı yazmak, konuşmak ve gündemleştirmekle mes’ulüz. Bugünü ve bugünler içerisindeki, Hakkın ve Hakikatin şahitliğini kuşanma vazifemizi hep diri ve direngen tutmalıyız. Geçmişten sorumlu değiliz ve gelecekten de bîhaber olduğumuza göre, günümüzü layık-ı veçhiyle anlamlandırmak durumundayız.
Her sözümüz, bir eylemin kapısını çalmalı.
Eylemlerimiz, Hakkı razı kılmalı.
Ve özlemlerimiz, yalnızca Rabbimizin ilahî vahyiyle vuslatını bulmalı.

Rahmetle, selametle ve şehadetle kalma duası, kaygısı ve sevdasıyla…

Not: www.muttaki.com da yayınlandı.

Hiç yorum yok: