15 Temmuz 2007 Pazar

Yaz Yüreğim Yaz

Kendisi olabilen bir insan, aynı zamanda “yazabilen”dir kanaatindeyim. Kendini çözümleyemeyen tanımlayamayanların ellerine kalem alıp da “yazma süreci”ne atılmaları bir ihanet olsa gerek yazı dünyasına.

Vahiy, ilk “oku”yu emrederken aslında, gizli-saklı, yazmayı da emrediyordu; İnsanların kalbine, insanların
hallerinin bam teline “vahiy yazmayı” emrediyordu. Ve bu yazmayla başlayan süreç, bir “yazgı”ya dönüşüyordu.

Yazgımız, üzerimize yazılanlardır!

Davet, cihad, şehadet… Bu ifadeler asıl/asil bir yazarın dönüşümsüz ve emsalsiz yazım aşamalarıdır. Hep bireyden topluma yürüyüşün tatlı ve zorlu evreleridir bunlar.

Bir yol…

Ve bu yolun samimi, müdavim, yürekli takipçileri…

Vahy’i ve Rasul’ü yüreklerinin en taze, en hassas ve en taşıyıcı köşelerine ilmik ilmik işleyen samimiyet
ehli müdavimler, hep ayakta kalabilmişler/yol alabilmişlerdir.

Tevhid karelerini yaşamlarının en olur taraflarına ekleyebilenler, rızaya erebilenlerdir, hayatı anlamlandırabilenlerdir.

Yola girmek, yolun yarısını tamamlamak demektir. Diğer yarsısı, samimiyet, azim sebat, kararlılık ve muttaki olmayı gerektirir. Bu saydıklarımıza başka şeyler de eklenebilir. Mühim olan vuslat’a hakkınca erebilmektir.
Bütün yolları, “O”na çıkabilir kılma savaşımı’ndan bir vakit dahi geri kalmama görevinde olmak mecburiyetindeyiz.

Gaye; rızadır…

O’nun razı olduğu yaratılmışlar safında olmak… Bu, bir hayal değildir; “ayet”tir.

En soylu bir davettir.

Ne pahasına olursa olsun, azmetmektir.

Zorluklara karşı, sabretmektir.

Olmazlıkları, alt etmektir.

“Bunun için yaşar, bunun için ölürüz!” haykırışlarını hak edenlerden olmalıyız. Son demlerimize gelmişçesine, nefes alış-verişlerimize güzel bir ayar vermeliyiz.

Pişman olmamak için…

Kanatlarımızın kırılmaması için…

LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RASULULLAH...

Hiç yorum yok: